Hidroelektrik demek, elektriği var olan su gücünden elde etmek demektir. Bir yerde biriktirilen su’dan, bu göl olabilir deniz olabilir güneş ışığı yardımıyla fiziksel ve kimyasal değişime uğramaktadır. Kısacası buharlaşan gazın tribünleri döndürmesi olayıdır.
Hidroelektrik santralinin en güzel tarafı bitmez bir enerji olmasıdır. Su sürekli bulunmakta ve güneş sürekli açmaktadır. Buharlaşan gaz kütlesi yükseldikçe dağların uç kısımlarında yoğunlaşarak tekrardan su olarak birikmektedir.
Hidroelektrik enerji santralleri çeşitli şekillerde elektrik üretmektedir. İstenirse yukarıda anlatıldığı gibi su buharından faydalanılır ya da suyun kinetik enerjisinden doğrudan faydalanılabilir. Su kanalının aşağısına yapılan tesis buna güzel bir örnektir. Tesis su kaynağının aşağısına yapılır daha sonra cebri boru ile su kaynağına gönderilir. Kinetik enerjisi bulanan su borudan aşağıya doğru akmaya başlar hızlanan su tribünlere gönderilir. Tribünlerdeki çarklar dönmeye başlar ve dönen çarklar kontrol paneli ile enerjiye dönüştürülür.
Türkiye’de İlk HES
Ülkemizde Osmanlı döneminde dahi bu sistem kullanılıyordu fakat Cumhuriyet döneminde ilk baraj olarak Ankara Çubuk’ta kurulmuştur. Yılı ise 1936’dır. Türkiye’de kurulu gücü en fazla ilk on baraj şu şekildedir; Atatürk, Karakaya, Keban, Birecik, Oyma pınar, Berke, Hasan Uğurlu, Borçka, Sır, Gökçe kaya.
Maalesef ülkemiz bu enerji potansiyelinden yeteri kadar yararlanamamaktadır. Mevcut potansiyelin %22 si kullanılmakta. Uluslar arası anlamda inceleyecek olursak ABD %86, Japonya %78, Norveç %86 gibi değerlerde elindeki kaynaklardan fayda sağlamaktadır.